Hayatımızı Yöneten Baskın Faktörün Farkında Olmak
16 Kişilik Türü | 20.12.2020
Bir kişinin tercih ettiği, algılama (sezgisel, duyusal) ve yargılama (düşünme, hissetme) faktörünü tanımak, ikisinden hangisinin baskın faktör olduğunu söylemekten daha kolaydır. Şöyle düşünelim; bir geminin rotasını belirleyerek, güvenli bir şekilde istenilen limana getirilmesini sağlamak için kesin yetkiye sahip bir kaptana ihtiyaç vardır. Dümendeki her kişi farklı bir varış noktasını hedefler ve buna bağlı olarak rotayı değiştirse, asla liman yapamaz. Aynı şekilde, insanlar da yaradılışlarında düzenleyici bir güce ihtiyaç duyarlar. Kendileri için en iyi ve en doğrunun hangisi olduğuna karar verene kadar ve bekledikleri mükemmel etkinlik düzeyine ulaşana kadar en iyi faktörlerini geliştirmeleri gerekir. Genel olarak her insan bunu, olayların dolay seyri içinde yapar.
Örneğin sezgiyi düşünmekten daha ilginç bulan ENT ler, doğal olarak sezgiye yol hakkı verir ve sezgiye bağlı düşünmeyi sağlarlar. Sezgileri başka bir sürecin yaklaşamadığı kişisel bir gerçeklik kazanır. Sezgilerini kullanmaktan zevk alırlar ve onlara güvenirler. Yaşamlarını sezgisel hedeflerinin peşinden koşmak için azami özgürlük sağlayacak şekilde düzenleyeceklerdir. Sezgi algısal bir faktör olduğundan, dünyayı algılayıcı bir tutum ile ele alacaklar ve bu da onları ENTP ler yapacaktır. ENTP ler sadece sezgileri ile çelişmediğinde yargılarına ve düşüncelerine danışacaklardır. O zaman bile ne kadar gelişmiş olduğuna bağlı olarak belirli bir dereceye kadar kullanacaklardır. Sezgileri nedeniyle peşine düştükleri bir şey için düşüncelerini kullanacaklardır ancak düşüncelerinin sezgilerinin yolundan gitmelerine engel olmasına izin vermeyeceklerdir.
Öte yandan düşünmeyi sezgiden daha kuvvetli bulan ENT ler, düşüncelerinin hayatlarını kontrol etmesine izin verecek ve sezgiyi ikinci plana alacaklardır. Düşünme hedeflerini belirleyecektir ve sezgilerinden yalınzca hedeflerine ulaşmak için uygun araçlar önermesini bekleyeceklerdir. Tercih ettikleri faktör yargılayıcı bir faktör olduğundan, bu ENT ler dünyayı yargılayıcı bir tutumla ele alacak ve bu nedenle ENTJ olacaklardır.
Benzer şekilde, bazı ESF ler hissetmeyi kendilerine duyusallıktan daha yakın bulurlar. Hislerinin hayatının sorumluluğunu almasına izin vererek duyularını ikinci sıraya alırlar. Hisleri daha en önemli olandır ve sorgulanmazlar. Hayatlarına hisleri egemendir. Bu ESF ler hayatlarını hisleri üzerinden şekillendirirler. Bir yargılama tercihi olan hisleri seçtikleri için bunlar ESFJ lerdir. ESFJ ler algılarını yalnızca hislerine uygun olduğu zaman dikkate alacaklardır. O zaman bile onu ne kadar iyi geliştirmiş olduklarına göre yalnızca bir dereceye kadar saygı göstereceklerdir. Hisleri tarafından değer verilen birşeye duyuları ile elde ettikleri bilgilerin getirdiği şüpheleri kabul etmeyeceklerdir. Bununla birlikte diğer ESF ler duyuları ile algıladıklarına hislerinden daha fazla değer verirler. Duyularını birinci sıraya, hislerini ikinci sıraya koyma eğiliminde olurlar. Yaşamlarını algılarından edindikleri bilgilere göre şekillendirirler. Hislerinin katkısını alırlar ancak, kararlarına karışmasına izin vermezler. Algılayıcı bir faktör olan duyusallık tercih edildiğinde, bu ESF ler algılayıcı bir tutumla dünya ile ilgileneceklerdir ve bunlar ESFP lerdir.
Baskın sürecin, diğer faktörleri gölgeleyen ve kişiliği buna göre şekillendiren bu kuram, içe dönüklük ve dışa dönüklük tercihi ile birlikte, psikolojik kişilik tiplerinin temelini oluşturmuştur.
Bazı insanlar baskın bir faktör olduğu fikrinden hoşlanmamakta ve kendilerinin dört süreci de eşit şekilde kullandıkları düşüncesini savunmaktadırlar. Ancak gerçekten böyle bir tarafsızlığın varlığı, hiçbir sürecin tam olarak gelişmemiş olduğu ilkel bir zihnin varlığına işaret etmektedir. Çünkü aynı şeyi yapmanın tamamen birbirine zıt olan yollarının, hiç birinin diğerine önceliği olmadığı bir durumda, tüm faktörler birbiri ile etkileşime girerek kaotik bir zihin yapısı oluşturacaktır. Bir algısal sürecin yüksek bir gelişim seviyesine ulaşması, çoğu zaman bölünmemiş bir dikkat gerektirir ki bu da diğerinin daha az kullanıldığı anlamına gelecektir. Bir algılama süreci ne kadar gelişmişse bireyin hayatında aynı ölçüde yol alma hakkına sahip olmalıdır. Biri diğerinin hizmetinde kullanılıyorsa, bir algılayıcı faktör ve bir yargılayıcı faktör yan yana gelişebilir. Ancak bireyin gerçekten etkili olmak istiyorsa, bir sürecin (algılama, sezme, düşünme veya hissetme) tam olarak gelişerek net bir egemenliğe sahip olması gerekir.
Baskın faktörü, bir kişilik türündeki dört harften çıkarmanın en kolay yolu JP tercihlerini kullanmaktır. Baskın faktör ya ikinci harfte gösterilen algılama faktörü ya da üçüncü harfte gösterilen yargılama faktörüdür. JP tercihi, baskın faktörü belirlemek için kullanılabilir ancak dışa dönükler ve içe dönükler için faklı şekillerde kullanılması gerekir. JP sadece dış dünya ile ilişkilerde kullanılan bir faktörü yansıtır. Dışa dönüklerin baskın süreci dış dünyada görülebilir. Bu nedenle dışa dönüklerinin baskın sürecini JP tercihi ile belirlemek mümkündür. Dışa dönük bir kişilik tipi J ile bitiyorsa, baskın faktör yargılayıcı faktörlerden biri olacaktır; hisseden ya da düşünen. P ile bitiyorsa baskın faktör, algılayıcı faktörlerden biri olacaktır; sezgisel ya da duyusal. İçe dönükler için ise tam tersi doğrudur. İçe dönüklerin baskın faktörü dış dünyaya görünmez, dış dünyaya yansıyan içe dönüklerin yardımcı faktörüdür. Bu nedenle J ve P faktörleri, yardımcı faktörü yansıtır. İçe dönük bir kişilik tipi J ile bitiyorsa, baskın faktör algılayıcı faktörlerden biri olacaktır; sezgisel ya da duyusal. P ile bitiyorsa baskın faktör yargılayıcı faktörlerden biri olacaktır; düşünen ya da hisseden.
ST | SF | NF | NT | |
ISTJ | ISFJ | INFJ | INTJ | I-J |
ISTP | ISFP | INFP | INTP | I-P |
ESTP | ESFP | ENFP | ENTP | E-P |
ESTJ | ESFJ | ENFJ | ENTJ | E-J |